Her çocuğun doğduğu andan itibaren ilgiye, sevgiye, değerli ve biricik olduğunu hissetmeye oksijen kadar ihtiyacı vardır. Anne babasının hayran bakışlarıyla çocuk fark edildiğini, önemsendiğini ve ne kadar muhteşem bir varlık olduğunu hisseder. Fakat hayat devam ederken anne baba bu muhteşemliği, bu sevilme hissini çocuğuna her an hissettiremez. Yani çocuğun psikolojik ihtiyaçlarını her an göremez. Mesela çocuk çizdiği resmi annesine gösterir. Beklentisi annesinin bir ayna görevi görerek kendisinin ne kadar muhteşem olduğunu ona hissettirmesidir. Fakat annesi o sırada telefonda konuşuyorsa, yemek hazırlamakla meşgulse ya da morali bozuksa çocuğun ihtiyacını göremez. Bu durum çocukta bir kırılma meydana getirir. Fakat bu kırılma, çocuğun tolere edebileceği, kaldırabileceği, kendi iç dünyasında onarabileceği bir kırılmadır. Başka bir deyişle “optimal” düzeyde kırılmadır. Optimal kırılmalar yaşayarak bunu iç dünyasında onarabilen çocuklar, her kırılma deneyiminden psikolojik anlamda biraz daha güçlenerek çıkar. Dolayısıyla günlük hayatın doğal seyri içerisinde yaşanan optimal kırılmalar, çocuğun ruhsal gelişimi açısından bir fırsat olarak görülür. İstediği her oyuncağın alınmayacağı gerçeğiyle yüzleşmek ya da arkadaşlarıyla oynadığı oyunlarda yenilmek optimal kırılmalara örnek olarak gösterilebilir.

Optimal’in Üstünde Kırılma

Eğer çocuk optimal’in üstünde bir kırılma yaşarsa; yani kaldıramayacağı, iç dünyasında onaramayacağı bir kırılma yaşarsa bu travma olarak adlandırılır. Çocuğun ihtiyaçlarının ihmal derecesinde görülmemesi, aşağılanması, sürekli kıyaslanması, değersiz hissettirilmesi, fiziksel şiddet görmesi çocuk için travmadır ve ruhsal gelişimi olumsuz yönde etkilenir. Beraberinde çokça davranış problemleri görülebilir.

Bazı çocuklar ise yaşamaları onları güçlendirecek olan optimal kırılmaları bile neredeyse hiç yaşamazlar. Çünkü onları sürekli koruyup kollayan, her türlü ihtiyacını çocuk “leb” demeden anlayıp gideren, pamuklara sarıp fanusta büyüten, onlar için sürekli kaygılanan anne babaları vardır. Optimal kırılmaları yeterince yaşamadığı için güçlenememiş çocuk, hayatın gerçekleriyle her karşılaştığında bir gün bile ağırlık çalışmadan halter kaldırma yarışmasına dahil edilmiş gibi hisseder. Yapması gereken tüm sorumluluklar çok ağır gelir. Yemeğini kendi yemeyi, kendi başına uyumayı reddedebilir. Anne babasından ayrılıp okulda kendi başına durmak ya da ödev yapmak kolay kolay kaldırabileceği yükler değildir. Bu çocuklar, anne babalarının koruyup kollayalım derken aşırıya kaçarak zarar verdiği çocuklardır.

Aşırı İlgili ve Koruyucu Anne Baba

Aşırı ilgili ve aşırı koruyucu anne baba tutumuna biraz daha yakından bakalım. Bu tutuma sahip ebeveynler, çocuklarından ayrılamazlar. Fakat dışarıdan bakınca çocuk anne babasından ayrılamıyormuş gibi görünür. Çünkü çocuğun bağımsız hareket edebilme yeteneği desteklenmemiştir. Giyinmek, yemek yemek, uyumak, oyuncaklarını toplamak gibi tek başına yapabileceği işler, anne babası tarafından yerine getirilmiştir. Anne babanın bu tutumunun nedeni, çocuğunun başına kötü bir şey geleceğine ya da mutsuz olacağına dair yoğun kaygılarıdır. Her an onu izlemeli, kontrol etmelidir. Başına kötü bir iş gelmeyeceğinden emin olmalı, hatta mutlu olmasını sağlamalıdır. Anne babanın bu duygu ve düşünceleri çocuğu da kaygıya sevk eder. Bir parkta oynamak çocuk için keyifsiz bir hal alabilir. Çünkü anne babasının daima gözetleyen kaygılı bakışları altındadır. Bu durum çocuğun “annem babam kaygılı, demek ki kaygılanmamı gerektirecek bir şeyler var” şeklinde düşünmesine sebep olabilir.

Aşırı ilgili ve aşırı koruyucu anne baba tutumuna sahip olduğunuzu düşünüyorsanız, çocuğunuzla ilgili yaptıklarınızı durup düşünmek iyi gelebilir. “Ne hissediyorum ve bu davranışı yapıyorum? Acaba bunu yapmama çocuğumun gerçekten ihtiyacı var mı, yoksa kendi kaygılarımı azaltmak için mi yapıyorum? Ben şu an yanında olmadığımda çocuğumun kendini yapayalnız ve çaresiz hissedeceğini düşünüyor olabilir miyim? Çocuğumu her an mutlu hissettirmeye çalışıyor olabilir miyim? Çocuğumun bir an bile mutsuz olmasına tahammül edemiyor olabilir miyim?” Bu gibi sorularla davranışlarınızı değerlendirerek kendi ihtiyaçlarınızla çocuğunuzun ihtiyaçlarını ayırabilir, davranışlarınızı yeniden düzenleyebilirsiniz. Kaygılarınız hala azalmıyor, korumacı tavrınızı durduramıyorsanız bir uzmandan destek alabilirsiniz.

Sinan Hoşgör

Psikolog