Ergenlik… Değişimlerin, fırtınaların, çatışmaların ve nice ‘problemlerin’ dönemi… Dışarıdan görünen yüzü bu hiç şüphesiz. Peki, bu durum gerçekte de bu şekilde mi? Neden anne – babalarının göz bebeği masum çocuklar birden onların karşılarına geçip diklenmeye başlıyorlar? Bu soruları eminim ki birçok ebeveyn kafasının içinde defalarca hissetmiştir. Gelin bu yazıda bu sorulara bir cevap arayalım. Başlığı biraz nükteli bir şekilde kötü ergen olarak attım. Bunda biraz ergenliğin kötü olarak bilinmesinin, biraz da değinmek istediğim noktaların etkisi var.

Eminim ki ergenliğin kötü bir dönem olarak bilinmesinin arkasına bir sürü sebep dizebiliriz. Yaşayan kişi tarafından bile çok hoş bir dönem olarak görülmeyen bir zamanı nasıl savunabiliriz ki, değil mi? Kaosun, isyanın, arayışın, çatışmanın, karmaşanın adeta kalesi haline gelmiş bir dönemin sevilebilecek ne yanları olabilir ki? Sahi bu dönemde niye tüm bunlar belirgin bir şekilde var? Çocuk anne babanın kolları & kanatları ardında güvende, dünyayı bir şekilde sıcak yuvasından gözlemeye & öğrenmeye çalışıyor. Buraya kadar problem yok fakat sonrasında ne oluyor? Çocuk büyüyor, boy uzuyor, ses kalınlaşıyor, istekler – ihtiyaçlar değişiyor. Dünkü çocuk artık ne bir çocuk ne de tam olarak yetişkin olarak nitelendirilebiliyor. Annenin & babanın kolları – kanatları güzel, sıcak da sığamıyor ki çocuk oraya artık. O sıcacık yuvasından gözleyip, öğrenebildiği şeyleri de ezberlemiş artık. Oradan çıkıp yeni şeyler keşfetmesi gerek. Dönemin ihtiyaçları da bunu doğuruyor hâlihazırda. Peki sonra? Dünkü çocuk, bugünkü ergenin yeni dünyasını öğrenme & olmak istediği kişiyi keşfetme süreci başlıyor. Fakat çocuk kapıdan bir adım öteye gidiyor, anne onu yuvaya zarar görmesin diye geri sokmaya çalışıyor. Kanatlarının altına almaya çalışıyor korumak adına. Çocuk bir kere daha deniyor eşikten çıkmayı bu defa da baba endişeleniyor, aynı hikâye sil baştan… Kısır döngü anlaşılacağı üzere.

Çocuğun büyüyüp yetişkin olabilmesi için öğrenmesi gereken tüm şeyler o kapının arkasında bekliyor. Anne – babanın bu koruyucu davranışına bir yerden sonra dayanamıyor ergen. Bir dayanıyor, iki dayanıyor üçüncüde de artık engellenmişlik hissinin verdiği öfkeyle de aileyle çatışmaya başlıyor. Maalesef ebeveynliği ömür boyu koruyucu bir tutum geliştirerek algıladığımız için de bu çatışmalar haliyle çocuk evin dışındaki dünyayı az çok öğrendiğine ikna olana, olmak istediği kişiyi bulduğunda, anne – baba çocuğun onlardan ayrı bir birey olduğuna ikna olana kadar devam ediyor.

Peki, çocuk hep anne babasının kanatları ardına sığabilse, sıcak evinde mutlu olmaya devam etse bu dönemde? İşte o zaman çanların çocuk adına çalmaya başladığından bahsedebiliriz. Yetişkin olduğunda ihtiyacı olabilecek becerileri edinemez. Keşif duygusundan yoksun olursa sahip olacağı karakteri şekillendiremez ve bu iki temel gereksinimin yokluğunu tüm hayatında hissedebilir. İşte başlıkta da verdiğimiz kötü ergenliğin tanımını bu şekilde yapmaktayız. Yani eğer masum ve şeker mi şeker çocuğunuz birden yeni hakları olduğunu iddia ediyorsa, o haklar için sizinle çatışıyor hatta savaşıyorsa, sürekli yeni şeyleri araştırıp onların peşinden gidiyorsa bu iyi ergenliktir.

kötü ergenlik

Endişelenmeniz gereken pek az şey var burada. O çocuğun gittiği yollar, keşfettiği yerler arkadan, uzaktan gözlerle izlenebilir ve çocuk herhangi bir şekilde kendine zarar verebilir mi bu tartışılabilir. Fakat o yolu o çocukla yürümek değil. Çünkü bunu yaptığınız zaman çocuğa kurtulmayı amaç edindiği kanatlarınızı fazlasıyla hissettireceksiniz ve çocuk edinmeye çalıştığı özerklik yetisini sahip olamadan kaybedecek. Kısacası iyi giden bir dönemi kötü yöneteceksiniz.

Kötü ergenliğin de tanımını yukarıda yapıp, ihaleyi biraz da ailenin üstüne bıraktıktan sonra ailenin ergenlik dönemi üzerinde rollerini tartışabiliriz. Elbette çocuğun özerkliğinin gelişimi için ailenin tüm görevleri son bulmuyor. Ergen artık küçük bir çocuk olarak nitelendirilmese de tam olarak yetişkin de sayılmaz. Bu dönemde başlangıçta çocuğun rolleri arttırılıp, ailenin otoriter tutumunu yeniden şekillendirip işbirlikçi tutuma dönüştürmesi en iyi seçeneklerden birisi olarak düşünülebilir. Ergenin uyuşturucu, kendine zarar vb. gibi sapkın davranışlara sürüklenmemesi adına arka plandan bir nevi gözcülük yapılıp, gerektiği yerlerde müdahale etmek de ailenin görevlerinden birisidir. Ergenin aileye danışmak istediği zamanlarda baskıcı olmayan bir tutumla ergene destek olunması, zararlı olmayan yollardan gidildiği sürece ergene saygı duyulması da yine epey önemli noktalardan olarak gösterilebilir. Fakat buradaki zararlı yolları ebeveyn kendi bakış açısından değerlendirmemeli. Çünkü yine korumacı bir tutumun sahnede olma olasılığı yüksek.

Özet olarak bu yazıda değinmeye çalıştığımız noktalar, ergenlikteki asiliğin & çatışmanın tamamıyla normal olduğu ve bunun iyi bir ergenlik örneği olduğu noktalarıdır. Çocuğa iyilik yapıldığını varsayan aşırı korumacı tutum iyi giden bir süreci tamamıyla tersine evirip kötü bir hale getirebilir.

 

Ergen ve Çocuk Terapi Merkezi Hera Psikoloji