Yas, kayıp yaşayan bireyin yaşamının her alanını ilgilendiren çok boyutlu zor bir süreçtir. Ancak, bir hastalık değildir. Kayba karşı gelişen doğal bir tepkidir(Bildik, 2013). Buradaki kayıp; sevdiğimiz, hayatımızda önemli yeri olan bir kişinin kaybı, planladığımız geleceği yaşayamamanın kaybı, tamamlanacağımızı düşündüğümüz bir isteğimiz bizden uzak düştüğünde veya şuan içinde bulunduğumuz şartlara göre covid-19 salgını nedeniyle eskiden rahatça hareket edebildiğimiz dünyamızın kaybı olabilir. Bu dönemde yas tepkileri vermek olağan bir süreçtir. Yası yaşarken bir nevi uyum sürecinden geçeriz. Yaşadığımız bir kayıp  veya hayatımızdaki beklenmedik/sarsıcı bir değişimin ardından yeniden hayatımıza adapte olabilmemiz, gücümüzü toparlayabilmemiz  için zamana ve alana ihtiyaç duyarız. Yas bize bunu sağlar.

Ölen kişinin ardından yapılan cenaze ritüelleri ölen kişiden çok geride kalanlar için yapılıp geride kalan kişileri ölen kişinin yokluğuna hazırlar ve kişilerin duygularını paylaşabilmelerine olanak tanır. Ancak Covid-19 sürecinde cenaze ritüellerinin riskli olmasından dolayı yapılamaması kişileri ölen kişinin yokluğuna uyum sağlamanın sağlıklı gerçekleştirilememesine sebep olabilir. Sağlıklı şekilde yasın yaşanması kişinin daha sonrasında hayatına devam edebilmesini kolaylaştırır.

Tetiklenen duyguların açığa çıkamaması ve dışa vurulamaması yasın yaşanmadığını gösterir. Çünkü yas bu duyguların dışa vurulabilmesi için bize zaman tanır. Eğer kendimize yas yaşamak için izin vermiyorsak veya çevre etkisinden dolayı yas yaşanamıyorsa yasın etkileri katlanarak artar ve birikir.

Yas sürecinde yaşanılan olumsuz duyguları izin vermeyip onları durdurmak bu süreci yaşayıp atlatmamıza engel olup aksine daha çok sürmesine neden olabilir. Başa çıkamayacağımızı düşündüğümüz duygular bizi strese sokabilir. Yaşanılan acı, öfke, suçluluk vb duyguları görmezden gelip yok saydığımızda ve o duygularla baş başa kalmadan yerine uyuşturucu etkisi veren etkinliklere yöneldiğimizde bu duyguları hissetmemizin nedenlerini, iç dünyamızda yarattığı hasarları ve bu hasarların ileride hayatımızdaki etkilerini görmemizi ve düzeltebilme şansımızı engellemiş oluruz.

Halbuki yas duygusu baş etmesi zor olsa da yaşanması sağlıklı bir süreçtir. Burada yaşanan yoğun duygular beynimizin ilkel kısmı olan amigdalayı uyarır ve bu süreç içinde kişinin hareketleri durağanlaşabilir, coşkulu hissedemeyebilir, libido düşebilir. Bu dönemde kişiler kendi içlerine kapanıp çok fazla sorgulama yapabilirler.

  • Eğer yas sağlıklı yaşanırsa; beynimizde yeni yolak oluşumları sağlanır ve artık kişi yaşadığı olumsuz duygu durumlarını daha iyi kontrol edebilir hale gelir. Acı yaşandıkça beyin acıyla nasıl baş etmesi gerektiğini öğrenir.

Worden’ın (2009) Yas Görevleri Modelinde;

  1. Kaybın gerçekliğini kabul etmek: Kayıp yaşayan bireyin, kaybedilen kişinin “öldüğü ve asla geri dönmeyeceği” gerçeğiyle veya covid-19 şartlarından dolayı eskisi gibi rahat hareket edebileceğimiz bir dünyanın olmayışıyla tam anlamıyla yüzleşmesidir. Yas tutan birey, bilişsel olarak zamanın geri dönülemezliğini kavrayabilir. Ancak, duygusal anlamda tam olarak kabullenme ve içselleştirme zaman alan bir süreçtir.
  2. Yas ile oluşan acı üzerinde çalışmak ve duyguları ifade etmek: Sevilen birinin kaybı, tamamlanacağını düşündüğümüz isteklerimizin kaybı, aniden sarsıcı şekilde değişen dünyamızın bilişsel kaybı sonucu oluşan acı, hem fiziksel hem de duygusal bir acıdır. Bu acıyı kabullenmek ve yaşamak önemli bir görevdir. Bireyin kayba bağlı acısını bastıran ya da engelleyen her şey yas sürecinin uzamasına neden olur. Sonuçta, bedensel belirtiler ya da anormal davranışlar kendini gösterir ve bireyin yaşam kalitesi bozulur.
  3. Var olanın bulunmadığı bir çevreye uyum sağlamak: Kayıp yaşayan bireyler, kaybın üzerinden belli bir zaman geçene kadar ölenin veya kurdukları düzenin kendi yaşamlarındaki rollerini farkında değildir. Bu nedenle; yas tutan birey, ölenin veya değişen hayat düzeninin hayatındaki rollerin kaybına ve bunun kendi benlik duygusunda yarattığı değişikliğe de uyum sağlaması gerekir. Bireyin bu temel görevi nasıl başardığı yas sürecinin sonucunu belirleyecektir: ya bireyin yaşamındaki değişiklikleri anlamlandırması ve yaşamın amacını yeniden belirlemeye yönelik bir ilerleme ya da çözemediği bir ikilemin içinde mahkum olduğu ve büyümenin durduğu bir duraklamadır.
  4. Duygusal anlamda ilişkileri yeniden düzenlemek ve yaşama devam etmek: Yas tutan bireyin, anı ve düşüncelerini duygusal dünyasında uygun bir yere yerleştirip geride kalan yaşamını sürdürebilmesidir. Bu aşama yasın tamamlanmasında en zorlanılan görevdir.

 

Bu süreçle sağlıklı bir şekilde baş edebilmek için terapiye başvurabilir, uzman kadromuzdan destek isteyebilirsiniz.

Sena ÖZ
Psikolojik Danışman

KAYNAKÇA

Bildik, TEZAN; 2013, ‘Ölüm, Kayıp, Yas ve Patolojik Yas’, Ege Tıp Dergisi, 2013;52(4):223-229, İzmir

Pendik Psikolog : Hera Psikoloji