Bağlanma; etkileşimde tutarlılığı, ilişkide kararlılığı ve fiziksel teması içerir. Daha özgül olarak ana-baba ve bebeklerin fiziksel yakınlığı nasıl sürdürdüklerini ve yetişkinlerin romantik partnerleriyle ilişkilerini nasıl yaşadıklarını betimlemek için kullanılır.
Bu bağlanma sürecinde fiziksel temas özellikle önemlidir. İlişki kararlılığı, bütünüyle ait olmanın, tutarlılık da bağlanma sürecinin bir diğer yönüdür. Bir bebek güvenli ve güvencede hissetmeyi bakım vereninin dikkatinin tutarlılığı yoluyla öğrenir. Yaşamın ilk yılında iyi bakılan bebekler, aç olduklarında doyurulur, altlarını ıslattıklarında altları değiştirilir, kucağa alınır, durmadan okşanır ve onlarla neredeyse aralıksız konuşulur. Sevgi dolu ve karşılık verici bir bakımla bir bebek, dünyasının tutarlı ve kestirilebilir bir yer olduğunu öğrenir. Dahası bu süreç birbirlerinin hareketlerini taklit eden, birbirleriyle konuşan ve birbirlerini gözleyen bakım veren ile bebek arasında karşılıklıdır (Schaffer, 1971).
Yaşamın İlk Yılı Süresi
Yaşamın ilk yılı süresince, bebek karşılık verici bakıcılara, genellikle hem anne hem de babaya, artan bir biçimde bağlanır. Ayrıca, bebek bu süre içinde bakım verenden fiziksel olarak ayrı kalmaya direnç geliştirir. Bir yaşını doldurduğunda, yeni yürümeye başlayan bebek bakım verenini sahiplenmeye ve bakım veren başka bir bebeğe ilgi gösterdiğinde onu kıskanmaya başlar ve bunu bir tehdit olarak algılar (Hart, 2001).
İnsanların fiziksel ve duygusal olarak birbirlerine bağlı oldukları kavramı oldukça eski tarihlere dayanır. Bağlanma araştırmaları olarak adlandırılabilecek çalışmalar, II. Dünya Savaşı’ndan sonra, İngiliz psikiyatrist John Bowlby’den yetim kalmış ya da başka türlü ailelerinden ve ana babalarından ayrılmış çocuklar üzerinde çalışmasının istenmesiyle başlamıştır. Bowlby uzun dönemler boyunca çocukları gözlemiş ve genel bir bağlanma kuramı geliştirmiştir (Bowlby, 1969, 1973, 1980). Bowlby bebeklerin birincil bakıcılarına bir bağlanma geliştirdiklerini; bu bağlanmadan da ilişkilerin gelecekte nasıl gelişeceğine ilişkin model geliştirdiklerini gözlemlemiştir. Bowlby’nin bu görüşünü bu kadar önemli yapan şey, erken gelişen ilişkisel bağların daha sonraki duygusal bağların gelişimini güçlü bir biçimde etkilediğini savunmasıdır. Çocukların ebeveynlerine bağlanma biçimiyle yetişkinlerin partnerlerine bağlanma biçimi arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.
Ainsworth’un deneyleri
Bowlby’nin çalışmalarını Ainsworth’un deneyleri izlemiştir. Ainsworth’un bir deneyi, bir yetişkinin de bulunduğu bir oyun odasında çocuğun bakıcısından ayrılmasını içerir. Çocuğun davranışlarına ilişkin gözlemler bakıcı ayrılırken, bakıcının yokluğunda ve bakıcı tekrar geldiğinde yapılır. Bu deneyin bütün aşamalarındaki tepkileri temelinde çocuk kaçınmacı, kaygılı ya da güvenli bağlanmış olarak sınıflandırılabilir.
Güvenli olarak bağlanmış bir çocuk, bakıcısı odadan ayrıldığında altüst olur, kızar, üzülür ve oynamaya başlar. Daha sonra, yeniden bir araya geldiklerinde bakıcısını gördüğü için mutludur. Bakıcı, çocuğun biraz uzaklaşıp dünyayı (ya da oyun odasını) araştırdığı güvenli üssü işlevi görür.
Kaygılı bağlanmış bir çocuk da başlangıçta aynı üzüntüyü gösterir ya da aynı şekilde altüst olur fakat gerçekte hiç sakinleşmez. Çocuk bakıcısıyla tekrar bir araya geldiğinde bir iki yönlülük göstergesi olarak hem bakıcısına sarılır hem de direnç gösterir. Ayrıca, çevresini özgürce keşfetmekte isteksizdir.
Kaçınmacı olarak bağlanmış bir çocuk ayrılık sırasında her zaman altüst olmaz ve tekrar bir araya geldiklerinde bakıcıyı kabul etmez, Kaçınmacı çocuk bir dereceye kadar bağlanma yaşantısından yalıtılmış görünür.