Cinsellik; biyolojik cinsiyetten farklı daha geniş bir yelpaze olup sosyal, kültürel, toplumsal, psikolojik boyutu olan çok boyutlu bir kavramdır. Cinselliğin kişilik üzerinde ve ilişkilerde geliştirici, zenginleştirici etkisi vardır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından yapılan kapsamlı tanım ise şöyledir: “Cinsellik yaşam boyunca insan olmanın merkezi bir yönüdür ve cinsiyet, cinsiyet kimlikleri ve rolleri, cinsel yönelim, erotizm, zevk, samimiyet ve üremeyi kapsar. Cinsellik; düşünce, fanteziler, arzular, inançlar, tutumlar, değerler, davranışlar, uygulamalar, roller ve ilişkilerde deneyimlenmiş ve ifade edilmiştir. Bu boyutların tümünü içerebilirken, hepsi her zaman deneyimlenmez veya ifade edilmez. Cinsellik biyolojik, psikolojik, sosyal, ekonomik, politik, etik, yasal, tarihsel, dini ve manevi faktörlerin etkileşiminden etkilenir” (Yapıcı, 2020).

Cinsellik ve cinsel gelişimi anlamlandırmak için bazı kavramların bilinmesi önem arz etmektedir. Çünkü çocuğun sağlıklı bir cinsel gelişimde bu kavramları doğru öğrenmesi ve bunun sonucunda cinsellik açısından bütünleşmiş bir yapıya ulaşması gerekir.

Kavramlar:

Cinsiyet, sözlük anlamı olarak bireye üreme işinde ayrı bir rol veren ve erkekle dişiyi ayırt ettiren yaratılış özelliğidir (TDK, 2018). İç organlar, dış genital organlar ve hormonlar genellikle tek ve aynı cinsiyete ait olurken nadir olarak tek bedende farklı cinsiyete ait biyolojik özellikler bulunabilir. (Yapıcı, 2020).

Cinsel kimlik, bireyin kendi bedenini ve benliğini belirli bir cinsellik içinde algılaması ve kabul etmesi, duygu ve davranışlarını bunlara göre düzenlemesidir. Cinsel kimlik erkeklik veya dişilikle ilişkili davranışların psikolojik yönlerine işaret eder ve kültürel fenomenleri, aile bireylerini, arkadaşları ve öğretmenleri gözlemleyerek öğrenilen deneyimler sonucu gelişir (Yapıcı, 2020).

Toplumsal cinsiyet, yaşanılan çağa göre farklılık gösteren, kültürden kültüre değişen, kadın veya erkeği sosyal olarak yapılandıran özellikleri içeren bir kavramdır. İnsanlar doğdukları cinsiyete ait özellikleri yaşadığı toplumun o cinsiyete atfettiği davranışları yaşadıkça, kadın veya erkek olma ile sonuçlanacak şekilde yetişkinlerden ve kültürden öğrenirler (Yapıcı, 2020).

Cinsellik, her ne kadar toplumsal normlarca ergenlikle birlikte bireyin hayatına dahil olan bir olgu olarak ele alınsa da aslında bebeklikten başlayarak var olan ve çocukluk dönemi boyunca belli süreçlerden geçerek gelişim gösteren bir yapıdır. Bu gelişim sürecinin sonuçlarını ergenlikte belirgin olarak ortaya çıkan cinsellikte gözlemleriz.

Freud’a göre yaşamın ilk üç yılını kapsayan oral ve anal dönem cinselliğin doğumla başladığının göstergesidir (Yapıcı, 2020).

Freud’un geliştirdiği psikoseksüel/psikanalitik teori’ye göre tüm insanlarda var olan ve ilkel haliyle kalmış bir cinsel enerji ‘libido’ bulunmaktadır ve libido yaşamın farklı evrelerinde bedenin farklı bölgelerinde odaklanmaktadır (Artan, 2017; Bayhan ve Artan, 2007). Libidonun odaklandığı bölgelere ise ‘erojen bölge’ adı verilmektedir (Işık, 2022). Psikoseksüel gelişim kuramına göre her evre içinde çocuğa haz veren bölgeyle ilgili olmakla, haz doyumunun fazla yahut eksik olması mevcut döneme saplanma (fiksasyon) ile sonuçlanmaktadır (Oral, 2016). Organizma dengede olduğunda mutlu olur, doyum sağlandığında haz duyar hayatı boyunca bu hazzı arar. Gerilim oluşursa doyum sağlanamadığını, birtakım eksiklikleri işaret eder (Yılmaz Esencan ve Rathfisch, 2017). Bu nedenle her bir aşamanın sağlıklı atlatılması, sağlıklı cinsel ve kişilik gelişimi açısından oldukça önemlidir.

Freud, teorisini libidonun odaklandığı bu bölgelere göre beş psikososyal gelişim döneminde incelemiş, her bir dönemde libidonun bir erojen bölgede odaklandığını savunmuş ve bu dönemleri psikoseksüel olarak adlandırmıştır (Bayhan ve Artan, 2007). Bu psikoseksüel gelişim dönemlerini teorisinde oral, anal, fallik, gizil ve genital olmak üzere beş başlık olarak ele almıştır (Aydın, 2014; Bayhan ve Artan, 2007).

Oral dönem, psikoseksüel teorinin ilk gelişim basamağı olarak kabul edilen (Yavuzer, 2012), bazı kaynaklarda 0-12 ay (Bayhan ve Artan, 2007), bazı kaynaklarda ise 0-18 ay olarak belirtilen dönemdir (Işık Terzi, 2013; Tuzcuoğlu ve Tuzcuoğlu, 2007; Yavuzer, 2012). Freud’a göre bu dönemde libido; ağız, dudaklar ve dil bölgesinde odaklanmaktadır ve beslenme bebek için büyük bir haz kaynağıdır (Bayhan ve Artan, 2007). Tüm nesneleri ağzına götürmenin ve emmenin bebeğe büyük bir haz verdiği bu dönemde (Yavuzer, 2012), bebekler başta annesinin memesi olmak üzere emzik, biberon ve kendi parmakları gibi ağzına alıp emebileceği her şeyden hoşlanırlar (Bayhan ve Artan, 2007; Yavuzer, 2012). Dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesi için bebek yeterli oranda ağız bölgesinden uyarılma gereksinimi duymaktadır. Bebek bu süreçte ağız yoluyla beslenmesini sağlayan bireyle bağ kurar, bu kişi genelde annesi olmaktadır (Özkan, 2009).

Oral gereksinimlerin düzenli olarak giderilmesi bebekte anneye bağlılık ve dış dünyaya yönelik güven duygusu oluşturur. Yeterince karşılanmayan veya aşırı karşılanan oral gereksinimler ise bebekte; aşırı iyimserlik, bağımlılık, pasiflik, sürekli onaylanma beklentisi, benmerkezcilik gibi normalin dışında kişilik özelliklerinin oluşmasına neden olabilir (Gençtan, 2008).

Anal dönemde cinsel açıdan duyarlı olunan bölge anal bölge yani anüs ve çevresidir. Bazı kaynaklarda 12-36 ay (Bayhan ve Artan, 2007), bazı kaynaklarda ise 18-36 ay olarak belirtilen bu dönemdeki en önemli faaliyet tuvalet eğitimidir (Yapıcı, 2020). Çocuklar bezinin değiştirilmesi esnasında dokunulmaktan haz duyar ve bu şekilde vücudunu keşfetmeye başlayarak bir sonraki dönemin temelini atmış olur. Çocuğun tuvalet kontrolüyle bağımsızlığı ve öz bakım becerilerini kazandığı unutulmamalıdır. Katı tuvalet eğitimi sonucunda anal dönemde saplanan çocuk inatçı, titiz, aşırı düzenli ve cimri olabilmektedir (Aydın, 2016).

Fallik dönem, cinsel açıdan duyarlı olunan bölgenin cinsel (genital) organlar olduğu 3-6 yaş aralığını kapsamaktadır. Bu dönem okul öncesi dönem olarak da bilinir. Dil dağarcığının zenginleşmesiyle konuşma isteği artan çocuk her şeyi bilmek ve öğrenmek için çok sık soru sormaya başlar (Gökler, 2015) Cinsiyet farklılıklarının keşfedildiği, genital bölgeden haz duyulduğu dönemdir. Cinsiyet ve cinsellikle ilgili sorularına kızmak, korkutmak suçluluk duygusu geliştirmelerine sebep olmaktadır. Cinsiyet özelliklerinin fark edilmesiyle cinsel organların farklılığının nedenlerini sorgulayabilir, kız çocuklarının da penisleri olduğunu ancak kaybettiklerini düşünebilirler. Bu durum oğlan çocuklarında kastrasyon korkusu adı verilen penislerini kaybetme korkusuna neden olabilmektedir. Çocukların karşı cinsteki ebeveynlerine ilgi duyması da dönemin özelliklerindendir. Freud bu ilgi duyma halini Oedipus ve Elektra Kompleksi olarak adlandırmıştır.

Oedipus kompleksinde erkek çocuk annesine hayranlık duymakta, ona giysiler almayı hatta onunla evlenmeyi hayal etmektedir. Bu süreçte çocuk kendi cinsiyetinden olan babasını annesiyle aralarında bir rakip olarak görmekte, bir yandan babasını çok severken bir yandan da annesine karşı hissettiklerinden dolayı babasına karşı kıskançlık ve öfke duymaktadır.

Elektra kompleksinde ise kız çocuğun babaya duyduğu hayranlık ve kendi cinsiyetinden olan annesini kendine rakip olarak görme ve kıskanma söz konusudur (Bayhan ve Artan, 2007; Özuslu, 2005). Yaşadıkları çelişkili durumu çözebilmek için çocuklar kendi cinsiyetinden olan ebeveynleriyle özdeşim kurmaya ve onlar gibi olmaya çalışırlar (Cüceloğlu, 2016). Dolayısıyla bu süreçte kız çocuk annesine benzeyerek babasının beğenisini kazanmaya, erkek çocuk da babasına benzeyerek annesinin beğenisini kazanmaya çalışır (Bayhan ve Artan, 2007; MEGEP, 2013). Fallik dönemini sağlıklı bir şekilde tamamlayan çocuk, kendi cinsiyetinden olan ebeveynini model alarak onunla özdeşleşir (Cüceloğlu, 2016). Aksi takdirde, (özdeşim sağlıklı bir şekilde kurulamadığında) çocuklarda kadın ya da erkeklere ait özellikleri taşımaktan utanma durumu, yetişkin olduğunda anne-babadan ayrılmak istememe, ayrıldığı durumlarda mutsuz olma ve evlenmekten kaçınma şeklinde davranış örüntülerine başvurulabilmektedir (Demircioğlu, 2017).

Yukarıda bahsedilen ilk 6 yaşı kapsayan üç dönem yetişkinlikte cinselliği yapılandıran kritik dönemlerdir. Bu dönemlerde gerçekleşen yaşantılar ve fiksasyonlar (takılmalar) ergenlik yetişkinlikteki cinselliği, cinsel davranışları ve bazı kişilik özelliklerini belirler.

Aşağıda bulunan iki evre çocukluk döneminden çıkış ve ergenlik sonrası dönemi kapsamaktadır.

Latent dönem, 6-12 yaş aralığını kapsar ve gizil dönem olarak da adlandırılır. Ailenin baskılama ve yasaklamalarından dolayı cinsel dürtülerin gizil kaldığı dönemdir. Bu dönem aynı zamanda okul çağına giriş dönemi olarak da adlandırılabileceği için çocuklar libidoya ait enerjilerini daha çok akademik alanda kullanarak doyurmaktadırlar. Kendi cinsiyle sosyalleşmenin ön plana çıktığı bir dönemdir (Duyan, 2016). Libidonun odaklandığı bir erojen bölge yoktur dolayısıyla bir fiksasyon da söz konusu değildir.

Genital dönem, 12 yaş ve sonrası dönemdir. Bireyin bedeninde hızlı fiziksel değişimlerin gözlendiği, odak noktasının kendisi olduğu ve bedenindeki değişimleri sorun ettiği dönemdir. Cinsel içerikli sohbetler artar ve romantik ilişkilere karşı ilgi yoğundur, haz bölgesi genital organdır, sağlıklı kimlik gelişimi oluşturması gereken dönemdir (Özgülük ve Öztemur, 2017).

 

 

 

KAYNAKÇA

Artan, İ. (2017). Cinsel Gelişim Ve Eğitim. In N. Baysal Metin (Ed.), Doğum Öncesinden Ergenliğe Çocuk Gelişimi (2. Baskı, pp.227–263). Ankara: Pegem Akademi. http://doi.org/10.14527/9786053185925

Aydın A. (2016). Eğitim Psikolojisi. PEGEM Akademi, 14. Baskı syf.103, Ankara.

Bayhan, P. S., & Artan, İ. (2007). Çocuk Gelişimi ve Eğitimi. İstanbul: Morpa.

Celiloğlu, B. (2022). Cinsel Gelişimde Freud’un Psiko-seksüel Gelişim Aşamaları ve Cinsel Eğitim INSAC Contemporary Trends in Education Sciences, Duvar Kitabevi, İzmir, ss.285-295.

Cüceloğlu, D. (2016). İnsan Ve Davranışı Psikolojinin Temel Kavramları. (Remzi Kitabevi, Ed.) (7. Basım). İstanbul.

Demircioğlu, H. (2017). Sosyal Duygusal Gelişim. In N. Baysal Metin (Ed.), Doğum Öncesinden Ergenliğe Çocuk Gelişimi (2. Baskı, pp. 163–196). Ankara: Pegem Akademi. http://doi.org/10.14527/9786053185925

Duyan, V. (2006). Sosyal Hizmet Kuram ve Yaklaşımları. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Yayınları, Erzurum.

Gençtan, E. (2008). Psikanaliz ve Sonrası. İstanbul: Metis Yayınları.

Gökler, B. (2015). Çocuğun Ruhsal ve Sosyal Gelişimi. In O. Derman & K. Karataş (Eds.), Çocuk İstismarına Ve İhmaline Yaklaşım Temel Bilgiler (pp. 1–10). Ankara: Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği.

Işık, E. (2022). Okul Öncesinde Cinsel Gelişim ve Eğitim Ailelerin En Çok Sorduğu Sorular ve Cevaplar, In Okul Öncesi Dönemde Gelişim (pp. 132-154).  Ankara: Hedef CS Yayınları.

Işık Terzi, Ş. (2013). Kişilik Gelişimi. In Ş. Işık Terzi (Ed.), Eğitim Psikolojisi (pp. 136–164). Ankara: Pegem Akademi.

Oral, T. (2016). Erken Çocukluk Döneminde Gelişim. Emel Arslan (Ed.). 2. baskı syf. 91 Eğiten Kitap. Ankara.

Özgülük, B. ve Öztemür, G. (2017). Psikanalitik Kuram: Sigmund Freud. PEGEM Akademi. s. 66-101.

Özkan, B., 2009. Okul Öncesi Dönem 5-6 Yaş Çocuklarının Cinsiyet Özelliklerine İlişkin Kalıpyargılarının Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi. YL Tezi. Marmara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.

TDK. (2018). Türk Dil Kurumu. Retrieved April 23, 2018, from http://www.tdk.gov.tr/index.php?opƟon=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5addf1fd3e6ĩ8.42710878

Tuzcuoğlu, N., & Tuzcuoğlu, S. (2007). Çocuğun Cinsel Eğitimi ‘Anne, Ben Nasıl

Doğdum?’. İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.

Yavuzer, H. (2012). Doğum Öncesinden Ergenlik Sonuna Çocuk Psikolojisi (34. Basım).

İstanbul: Remzi Kitabevi.

Yılmaz Esencan, T., Rathfisch, G. (2017). Psikoseksüel Gelişim Kuramının Kadın Hastalıkları ve Doğum Hemşireliği Alanına Yansımaları. Kadın Sağlığı Hemşireliği Dergisi, (2):68-82

 

 

 

Stajyer Psikolojik Danışman Aylin TEL