Duygu, düşünceden çok farklı bir beyin olayıdır. Onun kendi nörokimyasal ve fizyolojik temeli vardır ve beynin konuştuğu eşi benzeri olmayan bir dildir. Limbik sistem temelde ana duygusal yanıtlarda yer almaktadır. O vücudun fizyolojik süreçlerinin çoğunu yönetir ve böylece fiziki sağlık ve bağışıklık sistemiyle, başlıca vücut organlarının çoğunu etkiler. LeDoux, duygu üretmek için iki farklı yol olduğunu bulmuştur: daha kısa ve hızlı amigdala yolu beyne ve vücuda otomatik acil sinyaller yollayarak içgüdüsel cevaplar üretir; daha yavaş neokorteks yolu düşüncenin aracılık ettiği duyguyu üretir (Greenberg, 2012).
Duygusal yaşamımızın temelinde yakın ilişkiler yatar. İnsanın duygularındaki gelgitlere bu kadar yanıt veren ve bu kadar iç içe geçmiş başka bir bağlam yoktur. İletişimim çoğunluğu, yakınlık/uzaklık, hakimiyet/teslimiyet gösteren anlık sinyaller içeren duygusal iletişimden oluşur.(atölye) Evlilik ne karşılıklı güçlendirme anlaşması, ne bilinçdışı bir danışıklı dövüş, ne de saf bir bağlanma bağıdır. Daha ziyade çok boyutlu bir Duygusal Bağdır: Uzun süre zarfında yakın ilişkilerin niteliği güvenilir çekirdeğine, yani sahici diyoloğa bağlıdır. Buber bu ilişki kurma biçimini, Ben-Sen diyoloğunun kazanılması olarak tanımlamıştır. Evliliğin yeni bir yaşam kazanması ancak iki insanın ‘Sen’i bir diğerine göstermesiyle olur ve buradan her zaman gerçek evlilik doğar(Buber, 1958).
Modern toplumda yakın ilişkilerin ve evliliğin önemli bir rölü duygulanımın düzenlenmesidir. Bizi seven eşlerimiz kendimizi sakin, güvende, değerli ve coşkulu hissetmemize yardımcı olurken, sorunlu ilişkilerde kaygılı, güvensiz, onaylanmamış ve can sıkıcı hissederiz. Başkaları ile ilgilenmek başkalarının hisleri kadar kendi hislerini de düzenler; sevmek ve sevilmek kişinin canlılığını ve amaç hissini yükseltir. Bu nedenle ilişkiler birincil duygulanım düzenleyicilerdir.
Duygusal yaşamımızın temelinde yakın ilişkiler yatar. İnsanın duygularındaki gelgitlere bu kadar yanıt veren ve bu kadar iç içe geçmiş başka bir bağlam yoktur. İletişimim çoğunluğu, yakınlık/uzaklık, hakimiyet/teslimiyet gösteren anlık sinyaller içeren duygusal iletişimden oluşur.(atölye) Evlilik ne karşılıklı güçlendirme anlaşması, ne bilinçdışı bir danışıklı dövüş, ne de saf bir bağlanma bağıdır. Daha ziyade çok boyutlu bir Duygusal Bağdır: Uzun süre zarfında yakın ilişkilerin niteliği güvenilir çekirdeğine, yani sahici diyoloğa bağlıdır. Buber bu ilişki kurma biçimini, Ben-Sen diyoloğunun kazanılması olarak tanımlamıştır. Evliliğin yeni bir yaşam kazanması ancak iki insanın ‘Sen’i bir diğerine göstermesiyle olur ve buradan her zaman gerçek evlilik doğar(Buber, 1958).
Modern toplumda yakın ilişkilerin ve evliliğin önemli bir rölü duygulanımın düzenlenmesidir. Bizi seven eşlerimiz kendimizi sakin, güvende, değerli ve coşkulu hissetmemize yardımcı olurken, sorunlu ilişkilerde kaygılı, güvensiz, onaylanmamış ve can sıkıcı hissederiz. Başkaları ile ilgilenmek başkalarının hisleri kadar kendi hislerini de düzenler; sevmek ve sevilmek kişinin canlılığını ve amaç hissini yükseltir. Bu nedenle ilişkiler birincil duygulanım düzenleyicilerdir.
Duyguların işlevleri
• Duygu birincil anlam sistemlerinden biridir ve sürekli olarak sosyal bağlarımızın durumuyla ilgili bilgi verir.
• Bir yerde bir sorun olduğunu veya ihtiyaçlarımızın karşılanmadığını duygularımız bize söyler.
• Duygular sorunları tespit eder, bizim de bunları çözmemiz ve bunların sorun olduğunu hızlıca iletmemiz gerekir.
• Duygular davranış eğilimlerimizi sağlar.İlişkide sorunların nedeni yetişkinlerin ihtiyaçlarının karşılanmamasındandır. Nevrotik bebeksi ihtiyaçların ifadesinden ziyade yetişkin bağlanma ve kimlik ihtiyaçlarının karşılanmamasıdır. Eşlerin asıl kendiliklerini açığa çıkarmaya ve oldukları gibi kabul edilmeye ihtiyaçları vardır, görülmeye ve tanınmaya. Çatışma halindeyse, sorun ihtiyacın kendisi değil, ya bunun ifadesinden korkulması ya da kişinin buradaki hayal kırıklığıyla nasıl baş ettiğidir. Eşini zorla değiştirmeye çalışmak temel sorunlardan biridir.Duygu türleri: birincil adaptif duygular en temel, özgün tepkilerdir anlık durumlara verilen, karmaşık olmayan, doğrudan tepkilerdir. Örneğin kayıp karısında üzüntü, ihlal karşısında öfke gösterilmesidir. Bunlara erişim adaptif bilgi ve eylemi ilerletir. İkincil tepkisel duygular daha ziyade birincil içsel süreçlere verilen yanıtlardır. Bu süreçlere karşı savunma olabilirler. Örneğin incinmeye karşı öfke hissetmesi. Birincil deneyime gitmek için incelenmesi gerekir. Aracı duygular başkalarını etkilemek için verilen yanıtlardır. Örneğin utanmış gibi yapmak, birini uzaklaştırmak için öfkelenmek, timsah gözyaşları. Manipülatif duygular, amacın farkındalığa çıkarılması gerekir. Maladaptif duygular sürekli tekrarlanan, eski, tanıdık, kötü duygulardır ve geçmiş deneyimlere dayanarak değişmezler. (Greenberg, 2012)Duygu Odaklı Çift Terapisinde amaç eşlerin birincil duygu seviyesine taşımaktır. Eşlerden hangisi yakınlık arıyor hangisi mesafe koyuyor, hangisi ihmal ediyor. İki kişi bir araya geldiğinde bu döngü kaçınılmazdır. Negatif döngü tespit edilmeli çünkü insanlar bir araya gelince ihtiyaçları aynı olmaz. İhtiyaçları görmek önemlidir. Empati öğretilmelidir. Sorun karakteriniz değil etkileşim tam bir sorun. Biz yargılama yapmıyoruz bizden onay isterler fakat biz suçlu suçsuz aramıyoruz. İlişkiyi temelden sarsan ihtiyaçları arıyoruz. İhtiyaçlar karşılanmadığında nasıl tolere ediyorlar. Edemiyorlarsa bu konuda deneyimlerini artırma. Amaç, duygular yoluyla etkileşimleri yeniden yapılandırmak ve sağlıklı etkileşim örüntüleri oluşturmaktır. Bu amaç kapsamında duygu odaklı çift terapisi şu aşamaları izler: doğrulama ve ittifak kurma, negatif döngünün tırmanışını hafifletme, altta yatan hislere erişim, pekiştirme ve bütünleştirme. Kısaca her aşamada döngülerin tanımlanması ve çözümlenmesinde orada olmak, empati ve ittifak kullanılmalıdır. Daha da ayrıntılı söyle ifade edilebilir:1.Her eşin acısıyla empati kurma ve onu geçerli kılma
2.Çatışma konularının resmini çıkarma. Bu sorunların bağlantı ve kimlik alanlarındaki çekirdek sorunları nasıl yansıttığını değerlendirme.
3.Negatif etkileşim döngüsünü ve her eşin o döngüdeki konumunu tespit etme ve sorunu döngü olarak dışsallaştırma.
4.Etkileşim konumlarına zemin oluşturan kabul edilmemiş bağlanma/kimlikle ilgili duyguları tespit etme.
5.Döngü, altta yatan hisler ve ihtiyaçlar çerçevesinde sorunu yeni bir çerçeveye oturtma.
6.Birincil negatif etkileşim döngüsüne ilişkin olarak hassasiyetlerin ve kırılganlıkların geçmişte yatan kökenlerini tespit etme.
7.Etkileşimsel konumların altında yatan kabul edilmemiş hislere/İhtiyaçlara erişim ve bunların ifade edilmesi
Suçlayanın yumuşutalması-üzüntü, yalnızlık, kaygı
Geri çekilenin yeniden katılımı-kaygı, öfke
Baskın olan bir adım geriye çekilir-utanç, korku
8.Erişimin önündeki engelleri tespit etme veya aşma
9.Kendiliğinden sahiplenilmemiş ihtiyaçları/yönleri ile özdeşimi destekleme bunların ilişki etkileşimlerine bütünleştirilmesi
10.Eşinin kendilik deneyimini/yönlerini kabul etmesini destekleme
11.Etkleşimi yeniden yapılandırmak ve duygusal katılın yaratmak için ihtiyaçların ve isteklerin ifadesini kolaylaştırma
12.Her bir eşin kendi kendini yatışmasını ve duygu dönüşümünü destekleme
13.Sorunlu etkileşimlere ve konulara yeni çözümlerin ve etkileşimlerin oluşmasını kolaylatırma
14.Yeni konular canlandırma ve yeni anlatıları pekiştirme
Hala bireysel sorunlar bu ilişkiyi bozan başka bir şey olabilir. Çocukluk, ergenlik, eski eş, eski sevgili ilişki tarzı vs. Hızlı bir aile haritası çıkarılabilir, ailende kim kime yakındı, kiminle en çok çatışma yaşanırdı. Örneğin, babam çok eleştireldi vs. İki tarafın incinebilir duygularını tesbit etmek, burada ne var, orada ne var, sonra eşin diğer tarafın incinebilir hissini ifadesine yardımcı olma, karşı tarafı rahatlatır (Greenberg, 2012).Sonuç olarak; Duygu odaklı çift terapisinde amaç temel duyguya ulaşmalarını sağmaktır. Daha sonra duygusal şemaları, duygusal anılarını örgütlenir. Çiftlerin duygulara dayalı anılarını gitmeleri amaçlanır. Danışanın değişmesini istediği sorunun altında yatan duyguya gitmesini sağlanır. Böylece empati düzeylerini artırmak ve eşlerin birbirini koşulsuz kabul etmelerini istanir. Yargılamadan, hakimiyet kurmadan, kazanmayı kaybetmeyi düşünmeden asıl duygularına inmelerini ve bu duyguları ifade etmelerini sağlamaktır. Sorunun kendileri olmadığını iletişim tarzları olduğunu görmelerini sağlamaktır. İletişim tarzlarını değiştirdiklerinde eşlerin birbirlerini daha iyi anlayıp sorunların ortadan kalkacağını savunur.
Yazan
|
İshak BÜYÜKYILDIRIM
Klinik Psikolog/Psikoterapist
Kurtköy/Pendik