İnsanlar hayatlarında elde ettikleri sorumluluklar için çok fazla çaba gösterirler. Özellikle ilerleyen yaş ile birlikte hayat üzerimize birçok farklı yük bindirmektedir. Ebeveyn olma durumu insanlar için sancılı geçen bir süreç ve sürekli aktif düşünme gerektiren bir konumdur. Mutlu ve başarılı bir çocuk yetiştirme isteği her insanın içerisinde bulunan bir konudur. İyi bir ebeveyn olma düşüncesi bireyler tarafından bazen aşırıya kaçılan bazen ise yeterli görülen durumdur.

İnsan yavrusu bakıma muhtaç biçimde dünyaya gelir. Bebeklerin bakımlarında birincil sorumlu anneleridir. Anneyle olan ilişkiler bağlayıcıdır. Bu nedenden dolayı insanların özellikle ilk ayları anneleriyle geçer. Anneler çocuklarına empati duygusuyla yaklaşarak onların ihtiyaçlarını anında gidermeye çalışırlar. Bu duygu somut olarak gebelik ile başlar. Gebelik dönemi boyunca anne içerisinde bir canlının var olduğunu bilir ve o canlıya karşı büyük bir duygu ve sorumluluk hisseder. Gebelik sürecinde meydana gelen hormonal değişiklikler ile birlikte anneler endişe ve kaygı hislerine de kapılabilirler. Çocuklarına karşı ‘yeterince’ iyi ebeveyn olma kaygısı yaşarlar. En iyisini isteme fikri çoğu zaman mükemmel olmaya dönüşür. Mükemmel olma çabası içerisine giren birçok anne hem kendilerini hem de çocuklarını istemeden de olsa kaygı sirkülasyonu içerisine sokarlar. “Ben çocuğumun ihtiyaçlarını yeterince karşılayabiliyor muyum?” ya da “ona karşı iyi bir ebeveyn miyim, kusurlu veya eksik yönlerim var mı?” gibi sorularla zihinlerini sürekli meşgul ederler.

Son zamanlarda gelişen teknoloji ile birlikte anneler çocuklarına kusursuz bir hayat sunma eğilimindedirler. Çocuklarını duygusal ve fiziksel anlamda darbe almayacakları bir ortama adeta hapsediyorlar. Onları olumsuzluklardan, kötülüklerden koruyarak hayatlarında büyük bir iyiliğe neden olduklarını zannediyorlar. Çocukluk dönemlerinde sürekli ebeveyninin özellikle annesinin hayatta karşılaşılan tüm olumsuzlukları önünden kaldırılan çocuklar yetişkin olduklarında birçok farklı zorlukla karşılaşabilirler. Örneğin duygusal anlamda çöküş yaşayabilirler ve anksiyete, depresyon, mutsuzluk, doyumsuzluk gibi sosyal birey olma yolunda birçok zorluk yaşayabilirler. Aileleri tarafından her adımında takip edilen ve yalnız bırakılmayan çocuklar zihinsel kapasitelerini geliştiremeyerek ilerleyen yaşlarında tek başlarına kaldıklarında daha fazla zarar görmektedirler.

İngiliz psikanalist Donald Winnicott’un en önemli kavramlarından biri ‘yeterince iyi anne’ kavramıdır. Winnicott, çocuğun tüm istediklerini değil ihtiyaçlarını karşılayan anneyi ‘yeterince iyi anne’ olarak tanımlar.” Winnicott aynı zamanda çocukların isteklerini her zaman karşılanmaması gerektiğini bazı zamanlarda yoksunlukla karşı karşıya kalarak kendilerini kurtarabilecekleri yol arayışı içerisine girmeleri gerektiğinden bahsetmektedir. Örneğin, çocuğumuza bisiklet öğretme süreci içerisine girdiğimizde her düşüşünde çocuğumuzu kaldırmak yerine ya da her önüne çıkan taşı bizim kaldırmamız yerine çocuğumuzun bu durumlardan kendi analitik düşünme becerisini geliştirerek karar verme mekanizmasını çalıştırarak kurtulması gerektiğinden bahseder. Eğer çocuğumuza karşı bu şekilde ‘yeterli’ ebeveyn olma durumunu karşılarsak çocuklar baş etme mekanizmalarını kendileri geliştirecek ve yetişkin olduklarında hayattan korkan bireyler yerine zorluklar karşısında çözüm arayan ve başaran insanlar olacaktır. Kendi duygusal benliğine temas edip kendi kendine yeten bireyler haline gelebilecektir. Başkalarına bağımlı bireyler olarak değil daha sağlıklı ilişkiler içerisinde olan ve birliktelikler yaşayan bireyler olacaktırlar. Anneler çocuklarına hata yapma payı vermelidirler. Bu sayede çocuk uygun düzeyde zekasını geliştirecek kapasiteye sahip olacaktır.

Hepimiz elbette biliyoruz ki hayat her zaman toz pembe değildir, birçok eksiklik, zorluk ve olumsuzluk insanlar için vardır ve var olacaktır. Dışarı da her zaman güneş açmayacaktır. Çocuklarımızı aile içerisinde ne kadar saklayıp korusak ta bir gün birey olduklarında dışarıya çıkıp gerçek hayatla karşı karşıya kalacaklardır. Çocuklarımızı hayata alıştırmak ve onlara hayatın bir provasını kendi gözetimimiz altında göstermemiz gerekir. O halde mükemmel değil yeterince iyi ebeveyn olmak gerekir. “Winnicott’un deyişiyle ‘yeterince iyi’ olmak çocuklarınız için son derece kafidir.” Kendimizi ve çocuğumuzu olumlu düzeyde tutarak aşırıya kaçmayarak duygusal ve fiziksel zekasını geliştirebilir, geleceğe kendinden emin, her zorluğun üstesinden gelebilecek gücü kendinde bulan bireyler kazandırabiliriz.

EZGİ KÖSEOĞLU