Her çocuk genetik ve çevresel bir takım faktörlerin etkisi altında kalarak birey olma yolunda ilerler. Bu yolda bazen çakıl taşlarına benzer irili ufaklar engeller vardır bazen de kayalar kadar büyük problemler kendilerini bekler. Çocukların bu küçüklü büyüklü sorunlarla karşı karşıya kalması onların zihinlerinde yeni yolakların oluşmasını sağlar. Bu yolaklar sayesinde hayatı anlamlandırır ve hayatlarını bu şekilde çerçevelerde yaşarlar. Genetik faktörlerin her ne kadar değiştiremeyeceğini düşünsek de çevresel faktörler bizlerin elindedir. Yaşanılan çevre, çocuğumuza sunduğumuz imkanlar bu kısımda yer alır.

Çocukların Verdikleri Tepkiler

Bazı çocukların baş edebilme mekanizmalarının seviyesi düşüktür. Bu durumu ya çok abartılı olumsuz davranışlar sergileyerek gösterirler ya da sessiz sedasız içlerinde halletmeye çalıştıkları bir durum olarak karşımıza çıkar. Çocukların verdikleri tepkiler bazen yüksek ses, aşırı tepkili hareketler ve ani yükselmeler olabilir. Diğer taraftan uyaranlara verilen tepkinin az olmasından dolayı bir köşede uzun saatler boyunca sessizce duran, tepki verme konusunda kaçınan çocuklar olabilir. Bazı durumlarda anne babaların kendi duygusal süreçlerinden kaynaklanan zorlanmalardan dolayı çocuklarında geliştiremedikleri kısımlar olabilir. Ebeveynlerin çocuklarında duygusal düzenlemenin sağlanması için bir takım yardımcı faktörlerin devreye sokması gerekmektedir. Duygusal düzenlemenin temeli anne ve bebek arasındaki ilk iki ayda yoğun duyusal ve duygusal yüklerin yaşandığı ve yüz yüze ilişkinin başladığı dönemlerde atılır. Bu yüz yüze ilişki dönemlerinde bebeğin sosyal ve bilişsel zekası gelişir böylece bebek etrafındaki algıların farkındalığını yaşar ve dış dünya ile sınırsız bilgi alışverişi gerçekleşir.

Annenin Bebeğe Odaklanması

Bebekler doğduklarında an dan itibaren bakım verenlerini (bu genelde anneleri oluyor) kendilerinin bir parçası olarak düşünürler. Bunun nedeni karnı acıktığında ağlıyor ve meme geliyor altı ıslandığında ağlıyor ve altı değiştiriliyor ihtiyaçları yerinde ve yeterince karşılanıyor. Sonrasında bakım verenin aslında kendisinin bir parçası olmadığını aslında bir sürü deneyimden sonra algılıyor. 1 2 yaşlarında acıktığında artık geciken bir meme oluyor geciken ihtiyaçlarla birlikte bebek iyi ve kötünün aslında bir bedende var olduğunu anlıyor. Bu dönemlerde bebeğin duygusunu annenin kapsamasını isteriz. Annenin duygusal olarak orada ve o anda bulunabiliyor olabilmesi bebeği sakinleştirmesi durumu söz konusu olduğunda bebeğin bu tarz olumsuz duygularla baş etmesi kolay bir hal alıyor. Bunun tersi bir durum söz konusu olduğunda anne daha çok kendi gündelik varoluşsal sıkıntıları içinde bunalmakta ve bebeği sakinleşmesini sağlayacak şekilde kendisini ona vermiyorsa, bebeğin baş edebilme durumu zorlaşır ve duygularını anlamsız yaşamaya başlar. Dikkat Bozukluğu, Hiperaktivite, Bipolar Bozukluk, Depresyon gibi tanılar alan çocukların bebeklik öykülerinde her zaman bir ‘zor sakinleştirilen’ ya da ‘aşırı sakin’ bebek maddesi yer almaktadır. Dolayısıyla bakım veren kişiler kendi rollerinin bebeğin duygu durumdaki önemi olduğunu anlayacaklardır.   PSİKOLOG / ÇOCUK TERAPİSTİ EZGİ KÖSEOĞLU