Sınırlar, insan yaşamında kişiyi koruyan temel yapı taşlarıdır. Bu yapı taşları, bazen çok geçirgen bazen çok katı, bazen çok esnek olabilmekte ve kişiye çeşitli zararlar verebilmektedir. Örneğin çok katı bir sınır, bireyin ilişki kurmasını bağlarını derinleştirmesini engellerken; çok esnek geçirgen bir sınır, bireyin ilişkide olduğu kişiler tarafından işgal edilmesine neden olabilmektedir. Dengeli, yerinde ve yeterince çizilmiş sınırların ise kişiye birçok olumlu faydası bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:

  • Sınırlar kişinin kendi hakkını savunabilmesini sağlar.
  • Sınırlar, kişinin ilişki içerisinde kendini ortaya koyabilmesini sağlar.
  • Sınırlar, kişiyi korur.
  • Yerinde ve yeterince çizilmiş sınırlar, iletişimi ve var olan ilişkiyi güçlendirir.
  • Sınırlar, kişinin neye ihtiyacı olduğunu keşfetmesini sağlar.
  • Sınırlar, kişinin eylemlerinin sorumluluğunu almasına sebep olur.

Sınırlar, kültürle yakından ilişkili bir kavramdır. Kişinin doğduğu ve yetişmiş olduğu çevre, çizeceği sınırları belirlemektedir. Geçirgen sınırların olduğu bir ailede büyümüş çocuğun da yetişkinlik yaşamında sınırları benzer olacaktır ya da tam tersi çok katı sınırlarla büyümüş çocuk da yetişkinliğinde katı sınırlar çizmeye yatkın hale gelecektir. Sınır çizmek, bizim gibi iç içe geçmiş toplumlarda bireyi zorlayan bir konudur. Kişi, sınır çizip kendi hakkını savunduğunda kendini suçlu hissedebilmekte, hayır derken zorlanmakta, sınır çizdiğinde bencil olarak değerlendirilebileceğini düşünebilmekte veya sınır çizmeye hakkı yokmuş gibi hissedebilmektedir. Birey, sınır çizdiğinde cezalandırılabileceğini de düşünebilmektedir.

Irvin Yalom, ‘’Nerede bir ruhsal rahatsızlık görsem, altında birincil aile ilişkileri yatar.’’ Demektedir. Bunun nedenini ise kişinin yakınları arasında çizilmiş sınırların çok belirsiz olması, sevdiklerimizin kötü olmaması olarak açıklar. Yani yakın ilişkide belirsiz hale gelen sınırlar, gardımızı düşürmemize ve zarar görmemize neden olmaktadır. Yakın ilişkilerde çizilemeyen sınırlar, kişiye oldukça zarar vermektedir. Kişi, en çok da yakın ilişkilerde sınır çizmekte zorlanır. Çünkü yakın ilişkilerde arada sevgi bağı bulunmaktadır ve yetiştiğimiz toplumda sevgi, sınır çizmemizi zorlaştırabilen bir etmen olabilmektedir. Birey, tüm zorlanmalarına rağmen ilişkilerde sınır çizebilmeyi öğrenmelidir. Sınır çizerek kendini koruyabilmelidir. Kişi sevgiyle sınır çizebilmeyi öğrendiğinde hem kendisini hem ilişkilerini korumuş olur. Sevgi, kişinin kurduğu ilişkilerin derinleşmesini sağlarken; çizdiği sınırlar ise işgal edilmemesini sağlar. Bu da kişinin kendisini korur. Kişi, sevgisini çekmeden sınır çizebilmeyi öğrendiğinde yaşamı daha anlamı hale gelmektedir.

Psikolojik Danışman Özge Yurt